IMDb’de kullanıcı oyları ile belirlenen en iyi bilimkurgu filmlerini derledik. Back to the Future, Matrix, Interstellar gibi efsane filmlerin yer aldığı listeyi not edin!
Inception (2010) – IMDb: 8.8
yüzyılın en başarılı yönetmenlerinden bir tanesi olan Christopher Nolan imzalı Inception, Leonardo DiCaprio, Marion Cotillard, Ellen Page, Joseph Gordon-Levitt, Tom Hardy ve Cillian Murphy gibi yıldızları aynı filmde buluşturuyor. DiCaprio’nun canlandırdığı son derece yetenekli bir hırsızdır. Cobb’un uzmanlık alanı ise rüya görme anlarında savunmasız olan insanların bilinçaltının derinliklerindeki sırları ortaya çıkarmak ve o sırları çalmaktır. Dom Cobb’un bu yeteneği onu kurumsal casusluğun dünyasında aranılan bir oyuncu haline getirir. Haliyle uluslararası bir kaçak olarak yaşamaya başlayan Dom Cobb, bedel olarak sevdiği şeylerden vazgeçmek zorunda kalır. Cobb’a bulunduğu durumdan kurtulmasını sağlayabilecek bir fırsat sunulur. Bu defa soygun yerine, Cobb ve takımındaki kişiler tam tersi şekilde davranmak zorunda kalırlar fakat bu kez görevleri çalmak değil insan zihnine fikir yerleştirmektir.
Matrix (1999) – IMDb: 8.7
Wachowski kardeşlerin sinema dünyasına armağanı olan, 90’ların sonu ve 2000’lerin başında tüm dünyayı kasıp kavuran Matrix efsanesi geçtiğimiz haftalarda “The Matrix Resurrections” filmi ile geri dönmüştü. Serinin 1999 yılında hayatımıza giren ilk filmi, günümüzde de bilimkurgu türünün en başarılı filmlerinde biri olma özelliğini korumaya devam ediyor. Önemli bir yazılım şirketinde çalışan Thomas Anderson (Keanu Reeves), geceleri “Neo” nickname’i ile hackerlık faaliyetlerinde bulunurken bir yandan da Matrix’i araştırır. Şans eseri şekilde, Trinity ve Morpheus ile yolları kesişen Neo, yaşadığı gerçekliğinin aslında beyninde gerçekleşen bir simülasyondan ibaret olduğunun farkına varır. Kendini simülasyondan kurtarmak için Morpheus ve Trinity’nin ekibine katılır. Neo gerçek dünyada ilk nefesini aldıktan sonra simülasyona geri döner. Bu süreç içerisinde Matrix’in ne olduğunu kavrayan ve kurtarılma nedenini öğrenen Neo, yeni kimliğini anlamlandırmaya çalışır.
Interstellar (2014) – IMDb: 8.6
“Sinemanın altın çocuğu” olarak tanımlanan Christopher Nolan’ın en ses getiren filmlerinin arasında bir dönemin uzay filmleri furyasının bir parçası olan Interstellar da yer alıyor. Başrollerinde Matthew McConaughey, Anne Hathaway, Jessica Chastain ve Michael Caine’in yer aldığı filmde, alternatif bir gelecekte yaşanan iklim sorunu nedeniyle yaşam için alternatif bir gezegenin araştırılması merkeze alınır. Bu arayış esnasında, Tam bu uzayda keşfedilen bir solucan deliği, insanlığın kurtulma umudu olur. Bir grup astronot, bu solucan deliğinden geçip boyut değiştirerek insanlık tarafından daha önce keşfedilmemiş yerlere ulaşarak; Dünya’ya alternatif olabilecek yeni yaşam alanları bulma niyetindedir fakat burada geçen 1 saatin dünyadaki 7 yıla denktir, böylece zamanla kıyasıya bir mücadele başlamış olur.
Back to the Future (1985) – IMDb: 8.5
Yayınlandığı 1985 yılından günümüze kadar uzanan süreç içerisinde ikonikleşen Back to tha Future üçlemesinin ilk filmi, alışılmadık icatlarla uğraşan Doktor Emmet Brown (Christopher Lloyd) ile lise öğrencisi olan Marty McFly’ın (Michael J. Fox) arasındaki arkadaşlığı mercek altına alır. Doktor Emmet Brown, icat etmeye çalıştığı zaman makinesi için plütonyuma ihtiyaç duyar ve bunun sonucunda başı belaya girer. Marty ise silahlı çeteden kaçmaya çalışırken kendini bir anda, sürdüğü Delorean DMC-12’in saatte 88 mil hıza ulaşmasıyla 1955 yılında bulur. Burada başına bir dizi komik olay gelen Marty bir yandan 1985 yılına geri dönebilmek için zamanla mücade etmeye başlar. Burada Doktor’un 1955 yılındaki halini bulan Marty, geri dönebilmek ve Doktor’un vurulmasını önlemek için oldukça kısıtlı bir zamana sahiptir. Anne ve babasının tanıştığı okul balosunda sahneye çıkan grubun solistinin elinin yaralanması sonucu sahneye çıkan Marty’nin Chuck Berry’nin Johnny B. Goode şarkısını söylediği ikonik sahneyi kaçımız unutabildik ki?
Alien (1979) – IMDb: 8.4
The Martian, Gladiator ve Thelma & Louise gibi bir döneme damgasını vurmuş filmlerde imzası bulunan Ridley Scott’ın filmografisinin ilk filmlerinden biri olan Alien da bu listede kendisine yer buluyor. Ridley Scott’ın 1979 yılında sinema dünyasını bambaşka bir bilimkurgu deneyimi ile tanıştırdığı, Alien filmi sonraki süreçte başka yönetmenler tarafından seri olarak devam ettirseler de, Alien bilimkurgu türünün en ikonik filmlerinden biri olarak günümüze kadar güncelliğini korur. Film, bilinmeyen bir gezegene iniş yapmak durumunda kalan mürettebatın yaşam mücadelesine odaklanır. Uzay gemisi Nostromo kendisine verilen görevi tamamlamış bir biçimde artık Dünya’ya geri dönerken başka bir gezegenden bir yardım için sinyal alır. Aldıkları beklenmedik çağrı karşısında şaşkınlık yaşayan gemi mürettebatı bu gezegene iniş yapmaya karar verir. Bu çağrının bir yardım sinyali olmasından ziyade uyarı sinyali olduğunu fark eden mürettebat bilinmeyen bir yaşam formuyla karşılaştıklarında sıra dışı bir tecrübe ve ürkütücü bir maceraya yelken açarlar.
Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004) – IMDb: 8.3
Başrollerinde Jim Carrey ve Kate Winslet’ın yer aldığı ve Kirsten Dunst, Mark Ruffalo, Tom Wilkinson, Elijah Wood gibi önemli oyuncuları barındıran film, Joel’in bir sabah uyanıp nedenini bilmediği bir biçimde evinden çıkarak Montauk’taki sahile gitme isteği ile başlar. Clementine Kruczynski (Kate Winslet) ile Joel Barish (Jim Carrey) Montauk’taki kumsalda birbirlerini görürler ve trenle şehre geri dönerken tanışırlar. Son derece farklı yapılara sahip olan bu karakterler birbirlerine aşık olurlar. Joel, ne kadar içine kapanık bir karakterse; Clementine de bir o kadar dışadönük bir karakterdir. Bir süre sonra ilişkilerinde sorunların başlaması kaçınılmaz olur. Clementine’in sürekli değişen saç rengi ilişkinin gidişatı ve karakterlerin duydu durumlarına yönelik ipuçları taşır. Yaşadıkları ilişkiyi unutmak için hatıralarını sildiren Clementine’den sonra aynı işlem için kliniğe başvuran Joel, Clementine’i unutmamak için çabalar ve Clem ile kendisini alakasız hatıralarının içerisinde dolaşırken görürüz.
A Clockwork Orange (1971) – IMDb: 8.3
Anthony Burgess’in aynı adı taşıyan romanından uyarlanan 1971 yapımı filmin yönetmenlik koltuğunda sinema dünyasının en sıra dışı yönetmenlerinden Stanley Kubrick ile karşılaşıyoruz. Filmi daha önce izleme şansı bulduysanız, belki de şu an kulaklarınızda Beethoven’ın 7. Senfonisi çalmaya başlamıştır, kim bilir? Filmin başrolünde Alex karakterine hayat veren Malcolm McDowell bulunuyor. A Clockwork Orange, etrafındaki her şeye zarar veren, şiddet bağımlısı gençlerden kurulu bir çetenin, çevreye saçtığı dehşet ve korkuya odaklanır. Film bir anlamda, endüstrileşen Britanya toplumunda ortaya bir korku imparatorluğunun portresini çıkarır. Çetenin lideri olan Alex, işlerin sarpa sarmasıyla birlikte yakalanır ve gözaltına alınır. Hapse atılmayan karakterin cezası çok daha acı verici olacaktır. Böylece, Alex bir şiddet deneyinde kobay olarak kullanılmaya başlar. Deney, insanoğlu ve şiddet kavramı arasındaki ilişkiyi tüm çıplaklığı ile gözler önüne serer ama olayın cilvesi de buradadır. Deneyin kendisi de bir o kadar insanlık dışıdır.
2001: A Space Odyssey (1968) – IMDb: 8.3
1968 yılında Stanley Kubrick sayesinde sinema dünyasına kazandırılan “2001: A Space Odyssey” günümüzde hala en önemli bilimkurgu yapıtları arasında yer alıyor. Yazar, Arthur C. Clarke’ın yazmış olduğu bir öyküden esinlenerek oluşturulan filmin senaryosu da, Kubrick ve Clarke tarafından kaleme alınmıştır. İnsanın evrimi, geleceğe yönelik ileri teknoloji, yapay zeka tematik unsurlara yer veren film; barındırdığı bilimsel kurgu, zamanının ötesine geçen görsel efektleri, bir anlatım unsuru olarak diyaloğu tahrip edilmesi ve sessizliğe yer verilmesi ile zaman içerisinde bir kült haline gelir. İnsanlığın Şafağı, Ay Yolculuğu, Jüpiter’e Yolculuk ve Jüpiter ve Sonrası bölümlerinden oluşan film, izleyiciler ve eleştirmenler tarafından gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri olarak kabul edilir. 2001: A Space Odyssey, 1991 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kongre Kütüphanesi tarafından ABD Ulusal Film Arşivi’nde korunmaya alınmıştır.
Metropolis (1927) – IMDb: 8.3
Listede yer alan ve bizi siyah-beyaz, sessiz film dönemine götüren bir Fritz Lang filmi olan Metropolis, kendisinden sonra çekilecek olan pek çok film için de bir kilometre taşı görevi görüyor. Sinema tarihinin en orijinal hikayelerinden biri olan Metropolis, konusuyla, dev bütçesiyle ve çekim teknikleriyle yayınlandığı dönemde büyük ses getirmişti. Film, toplumun işçi sınıfı ve yöneten sınıfı olarak ikiye ayrılmasını kurduğu set ile gözler önüne serer. İşçi sınıfı, güneş bile görmeden yer altında iş makineleri ile yaşamaktadır. Şehrin üst kısmında ise konforlu bir hayat yaşayan yönetici sınıfı yaşamaktadır. Hayatlarından oldukça memnun olan yönetici sınıfının, işçilerin yaşam koşulların haberdar olmadığı, haberdar olsa da umursamadığı görülür. Bir aşk hikayesi etrafında, işçi ve yönetici bölünmüşlüğündeki toplumsal yapı ve dinamikler seyirciye sinematik bir şölen olarak sunulur.
Dune (2021) – IMDb: 8.2
Frank Herbert’in aynı adlı romanından yayınlanan Dune, geçtiğimiz yılın en ses getiren filmlerinden bir tanesiydi. Timothée Chalamet, Rebecca Ferguson, Oscar Isaac, Zendaya ve Javier Bardem gibi isimleri bir araya getiren Dunde, uzak bir gelecekteki, ailesi bir çöl gezegeni olan Arrakis’i kontrol eden Paul Atreides’in hikayesine odaklanıyor. Rakip aileler tarafından yönetilen galaksideki diğer gezegenlere oranla, son derece değerli bir kaynağın tek üreticisi olan çöl gezegeni Arrakis, asil aileler arasında rağbet görmeye başlar. “Baharat” adı verilen bu kaynak, canlılar için yüksek bir biliç ve uzun bir yaşam süresi sunmasıyla birlikte bir takım ciddi yan etkilere de sebep olmaktadır. Baharat’a erişmek isteyen ailelerden, Harkonen ailesi Paul ve ailesine tuzak kurar. Bunun sonucunda, Paul’un ailesi dağılır ve kaçak duruma düşer. Paul için ailesinin Arrakis kontrolünü yeniden kazanması için mücadele edeceği yeni bir serüven başlar, bu serüven aynı zamanda tüm evrenin gidişatını değiştirebilme ihtimali yaratması açısından son derece kritiktir.